Reflex Haber

Böbreklerinizi tüketen alışkanlıkları biliyor musunuz?

Sağlık

Uykusuz kalmak da böbreklerin düşmanı yeterli su almamak da

Böbreklerimiz bizi sağlıklı tutmak için her gün pek çok yaşamsal görev üstleniyorlar. Vücudumuzdaki atıkları ve fazla sıvıyı uzaklaştırmak için adeta bir filtre işlevi görüyorlar. Ayrıca kan basıncımızı kontrol etmek gibi yine oldukça önemli fonksiyonları da var; içerdikleri mekanizmalarla, ihtiyaca göre, kan basıncını artırıyor veya düşürüyorlar. Böbreklerimizin sorumlulukları bunlarla da sınırlı kalmıyor; kemik iliğinde alyuvar yapımını sağlıyor, D vitaminini aktif hale getirerek kemik sağlığını destekliyor, vücudumuzda gelişen metabolik işlemler sonucunda oluşan asidin vücudumuzdan uzaklaştırılmasından da akciğerle birlikte sorumlu oluyorlar. Ancak maalesef birçok hayati önem taşıyan fonksiyonu olan böbreklerimiz çeşitli etkenler nedeniyle hasar görüp işlev yapamaz hale gelebiliyor. Böbreklerimizde hasar oluşturan, hatta böbrek yetmezliğine bile yol açabilen önemli etkenlerden biri ise “hatalı alışkanlıklarımız”. Peki ama hangi alışkanlıklarımız böbreklerimize zarar veriyor? Bu hasarlar hangi böbrek sorunlarına neden olabiliyor? Acıbadem Kozyatağı Hastanesi Nefroloji Uzmanı Prof. Dr. Tevfik Rıfkı Evrenkaya böbreklerin ömrünü kısaltabilen alışkanlıklarımızı anlattı, önemli önerilerde bulundu.

İdeal tuz miktarını aşmak

Tuz vücut için önemli, ancak aşırı tüketimi kan basıncını yükselterek böbreklerde aşırı yük oluşturuyor. Ayrıca tuz alımı yüksek olduğunda böbreklerin aşırı tuzu atmak için daha fazla çalışmaları gerekiyor. Bunların sonucunda da böbrek yetmezliğine kadar gidebilen önemli hasarlar oluşabiliyor. Bu nedenle uzmanlar günlük tuz tüketiminin yaklaşık 5 gram olması gerektiğini belirtiyorlar ve bu da yaklaşık bir çay kaşığı tuza denk geliyor. Deniz, kaya ve diğerleri, adı ve kökeni ne olursa olsun sofra tuzu sodyum klorür olduğu için tüm tuz çeşitlerini dikkatli tüketmek çok önemli. İşlenmiş ürünler (atıştırmalık, konserve, abur cubur) aşırı miktarda tuz içerdikleri için de bu ürünlerin tüketimini kısıtlamayı asla ihmal etmeyin.

Yetersiz su içmek

“Böbreklerimizin işlevlerini yerine getirebilmeleri için yeterli su tüketmek çok önemli” uyarısında bulunan Prof. Dr. Tevfik Rıfkı Evrenkaya sözlerine şöyle devam ediyor: “Su idrar, ter ve dışkı aracılığıyla toksinlerin uzaklaştırılmalarını sağlıyor, vücut sıcaklığını ve kanın yoğunluğunu kontrol ediyor. Yeterince sıvı almazsak toksinler kanda birikiyor. Bunun sonucunda da böbrek taşları, çok daha önemli böbrek yetmezliği gelişebiliyor. Su alımındaki en basit yaklaşım, yazın en az 2 litre, kışın en az 1.5 litre sıvı tüketmek Susama hissi yanında, idrar rengi de su dengemiz hakkında bilgi veriyor. İdrar miktarı azalıp, rengi koyulaştıkça su içmek gerekiyor”

Kafeini abartmak

Kafein kan basıncını yükseltiyor, böbrekte kalsiyum taşlarına ve proteinüriye neden olabiliyor. En sık da kahve içerek kafein tüketiyoruz. Bu nedenle günlük izin verilen kafein miktarı 200-300 mg olup, bu da yaklaşık 2 büyük fincan kahveye karşılık geliyor. Dolayısıyla tükettiğiniz içeceklerin kafein içeriğine bakmayı ihmal etmeyin ve mümkünse kafeinsiz olanları tüketmeye özen gösterin.

İlaçları bilinçsizce kullanmak

İlaçlar sağlığımızın vazgeçilmesi olsalar da bilinçsizce tüketildiklerinde tam aksine vücudumuza zarar verebiliyorlar. Bu nedenle uzmanlar her fırsatta gelişigüzel ilaç kullanılmaması konusunda uyarıda bulunuyorlar. Örneğin düzenli ağrı kesici kullanmak başta böbrekler olmak üzere, birçok organa zarar verebiliyor. Özellikle nonsteroidal antienflamatuar ilaçlar gibi reçetesiz satılan ağrı kesiciler böbrek yetmezliğine, hipertansiyona ve ödeme yol açabiliyorlar. Nefroloji Uzmanı Prof. Dr. Tevfik Rıfkı Evrenkaya ayrıca özellikle hedef organı böbrek olan, hipertansiyon ve diyabet hastalıklarının tedavisinde kullanılan ilaçların da mutlaka düzenli olarak alınmaları gerektiği uyarısında bulunarak, “Çünkü bu ilaçların düzensiz alınmasıyla hiç alınmaması arasında bir fark olmuyor” diyor.

İdrarı mesanede tutmak

İdrarı mesanede tutmak da böbrekleri tehdit ediyor. İdrar düzenli olarak mesanede tutulduğunda idrar yolu enfeksiyonu ve mesane kaslarında gevşeklik oluşabiliyor, bunun sonucunda da böbrek taşları, hatta böbrek yetmezliği gelişebiliyor.

Magnezyum içeren besinleri aksatmak

Yeterince magnezyum alınmazsa kalsiyum böbreklerden geri emilemediği için idrarla vücuttan daha çok atılıyor, bu durum da böbreklerde kalsiyum taşının gelişmesine neden olabiliyor. Düzenli olarak yeşil yapraklı sebzeler, fasulye, kabak ile ay çekirdeği, fındık ve badem tüketmek vücuda yeterince kalsiyum alınmasını sağlıyor. Örneğin günde 100 gram kabak çekirdeği tüketmek günlük magnezyum ihtiyacımızın yüzde 100 ünü karşılıyor.

Gazlı içeceklere düşkün olmak

Yapılan bir araştırmada, günde 2 veya daha fazla bardak gazlı içecek (diyet veya normal) tüketiminin böbrek hastalığının gelişme riskini artırdığı saptandı. Gazlı içecek alımı arttıkça idrarda bulunan proteinin de arttığı belirlendi. İdrarda bulunan ve böbrek hasarının erken bir belirtisi olan protein (proteinüri) erken evrelerde tedavi edildiğinde geri dönüşümlü olabiliyor. Ancak vücutta miktarı artarsa böbrek dokusunda hasar oluşturması kaçınılmaz oluyor.

Şekeri besin listesinden silmemek

Şeker obeziteye katkıda bulunmasının yanı sıra böbrek hastalığının ilk iki nedeni olan hipertansiyon ile diyabetin oluşma riskini artırıyor. Hipertansiyon da böbreklerin baş düşmanlarından biri olarak nitelendiriliyor. Şeker genellikle "tatlı" olarak algılamadığımız gıdalar ve içeceklerde de bulunuyor. Bu nedenle işlenmiş şekerlerin sinsi kaynakları olan çeşniler, kahvaltılık tahıllar, beyaz ekmek ve gazlı içeceklerden kaçınmak gerekiyor. Paketlenmiş ürünler alırken içerdikleri maddelere mutlaka dikkat edin.

B6 Vitamin eksikliği

B6 vitamini eksikliği böbrek taşı riskini artırıyor. Dolayısıyla böbrek sağlığı için günlük olarak en az 1,3 miligram B6 vitamini öneriliyor. Bu vitaminin en zengin kaynakları ise balık, nohut, sığır karaciğeri, patates ve narenciye dışı meyvelerdir.

Uykusuz kalmak

Böbrek fonksiyonu, böbreklerin iş yükünü 24 saat boyunca koordine etmeye yardımcı olan uyku-uyanma döngüsüyle düzenleniyor. Böbrek dokusu gece boyunca yenileniyor. Vücut, hasar görmüş böbrek dokusunu onarmak için uyurken çalışıyor; bu nedenle vücudu uykusuz bırakmak hem sağlıklı organa zarar verebiliyor, hem de hasar görmüş organda iyileşmeyi güçleştiriyor. Yapılan bir çalışmada kronik uyku bozukluğunun böbrek yetmezliği olan hastalarda, hastalığın seyrini hızlandırdığı saptanmış. Bunun mekanizması ise bilinmiyor.

Çok fazla alkol almak

Düşük miktarda alınan alkolün böbreğe çok zararı olmuyor. Ancak, alkolün karaciğer ve böbreklerde aşırı yük oluşturan bir toksin olduğu unutulmamalı. Alkol idrar söktürücü (diüretik) özelliğe sahip. Aşırı tüketilmesi dehidratasyona ve elektrolit bozukluklarına neden oluyor. Karaciğere verdiği zararla böbrekleri de dolaylı yoldan olumsuz yönde etkiliyor.

Kırmızı et tüketimini abartmak

Hayvansal protein yüksek miktarda asit üretiyor. Böbreklerin bu aşırı miktardaki asidi vücuttan uzaklaştırma yükü artınca da böbreklerde doku hasarı oluşuyor ve bunun sonucunda da böbrekler işlevini yapamaz hale gelebiliyor. Yüksek oranda asit ürettiği için özellikle kırmızı et tüketiminde aşırıya kaçmamak böbrek sağlığı için büyük önem taşıyor.

Sigara

Sigara, kan basıncını arttırıyor, kan akışını azaltıyor ve kan damarlarını daraltıyor. Bu etkileri sonucunda da böbrek işlevlerinin kaybedilmesini hızlandırabiliyor ve mevcut böbrek hastalıklarını kötüleştirebiliyor. Yapılan çalışmalara göre sigara tüketimi böbrek hasarını arttırıyor ve kronik böbrek hastalığının seyrini en az yüzde 30 hızlandırıyor.

Egzersiz yapmamak

Nefroloji Uzmanı Prof. Dr. Tevfik Rıfkı Evrenkaya hareketsiz yaşamın diyabet, hipertansiyon ve obeziteye neden olabildiğini ve bunların da böbreklerde kalıcı hasara yol açabildiğini ifade ediyor. Bunun aksine düzenli olarak yapılan fiziksel aktivite kan basıncı ve şeker metabolizmasını düzenleyerek dolaylı yoldan böbrek sağlığını destekliyor. Öyle ki yakın tarihli bir araştırmada menopoz sonrası egzersiz yapan kadınların böbrek taşı geliştirme riskinin, egzersiz yapmayanlara göre yüzde 31 oranında daha düşük olduğu belirtilmiş.

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.