Son zamanlarda bazı uzmanların yaptığı aşı karşıtı söylemler, vatandaşlarda endişelere yol açtı. Peki aşılardaki alüminyum ve cıva oranı çocukların sağlığına olumsuz bir etki yapar mı?
Türk Pediatri Kurumu, aşı karşıtı yapılan açıklamalar ve vatandaşların bu açıklamalar nedeniyle yaşadıkları endişeler nedeniyle bir toplantı düzenledi. Toplantıda açıklamalar yapan Türk Pediatri Kurumu Başkanı Prof. Dr. Mehmet Vural, Türkiye’nin aşılama konusunda çok başarılı ülkelerden bir tanesi olduğunu belirterek, aşılarda alüminyumun çok küçük miktarlarda var olduğunu ve bu miktarın çocuklarda hiçbir zarara neden olmadığını bildiklerini söyledi.
Türk Pediatri Kurumu, İstanbul’da düzenlediği basın toplantısında geleceğin sağlığını etkileyecek en önemli unsurların başında gelen ‘Aşı’ ve ‘Yenidoğan Tarama Programı’ konusunda bilgilendirme yaptı. Aşının ve yenidoğan tarama programı önemine değinilirken, cıva ile otizm arasındaki ilişki olmadığı ve aşılardaki alüminyumun herhangi bir zarara neden olmadığı konularında açıklamalar yapıldı.
“AŞI TIBBIN EN BÜYÜK BAŞARISIDIR”
Aşının önemine vurgu yapan Prof. Dr. Mehmet Vural, ”Aşı gerçekten tıbbın, insan hayatına soktuğu çok önemli bir gelişmedir. Bu bilimsel bir veridir. Aşılar sayesinde hayatlar uzadı. Bunun için bu aşıların mutlak yaptırılması gerekiyor. Türkiye bu konuda çok iyi durumda. Sağlık Bakanlığı’nın çok iyi programı var. Çok geniş aşılama şeması var. Son zamanlarda bir takım aşı karşıtlarında; bu halkımız arasında da olabiliyor, bir takım bilim insanları arasında da ortaya çıkabiliyor, bu işten yavaş yavaş bir geriye gidiş başladı. Bu tehlikeli bir gidiş. Kızamık aşısı yaptırılmadığı için geçtiğimiz senelerde İsviçre’de kızamık salgını ortaya çıktı. Yine ABD’de ve Romanya’da kızamık salgınları ortaya çıkı. Çocuk felci 1998 yılından beri ülkemizde yok. Bir süre sonra bu aşılar yaptırılmadığı takdirde çocuk felci tekrardan ortaya çıkacaktır. Bir takım hastalıklardan kurtulmuşken ve bunun mutluluğunu yaşarken, tekrardan geriye döneceğiz. Onun için bu aşıların çok büyük oranlarda çocuklarımıza yapılması gerekiyor. Aşılama ile sadece çocuğunuzu korumuyorsunuz aslında toplumsal dayanışmaya katkıda bulunuyorsunuz. Çünkü toplumu da aşılama ile koruyorsunuz” dedi.
“ALÜMİNYUM SERUMDA DA VAR”
Aşılardaki alüminyum konusundaki tartışmalara cevap veren Prof. Dr. Vural, ”Aşılarda alüminyum çok küçük miktarlarda var. Bu miktarın çocuklarda hiçbir zarara neden olmadığını biliyoruz. Alüminyum sadece aşılarda yok, başka diğer ilaçlarda da var. Alüminyum serumda da var. Bu serumları biz çok sık kullanıyoruz. Aşıya karşı olan kişiler de bu serumu kullanıyorlar. Kendilerine ve çocuklarına serum taktırıyorlar. O zaman alüminyum var diye hayati bir durumda da serum taktırmayacağız. Onun için bir takım durumlara karşı çıkarken bilimsel verilerle yapmamız gerekiyor” ifadelerini kullandı.
TOPUK KANI NEDEN ÖNEMLİ?
Türkiye’nin topuk kanında da çok başarılı bir durumda olduğunu ifade eden Prof. Dr. Mehmet Vural, ”Yoğun çabalar gösterilmesi nedeniyle yüzde 99’lara yakın çocuklarımız, topuk kanı ile takip ediliyor ve hastalıkları teşhis edilmeye çalışılıyor. Türkiye’de 4 hastalık bakılıyor ve çok başarılı şekilde bakılıyor. Bu hastalıklar tanısı çok rahat konulan ve ucuza tedavi edilen hastalıklar” diye konuştu.
“AŞILAR BİRÇOK HASTALIĞI ORTADAN KALDIRDI”
Aşının önemine dikkat çeken Prof. Dr. Haluk Çokuğraş, ”Aşılar çocuklar için o kadar çok önemli ki; benim bunu bu çağda anlatıyor olmam çok utanç verici bir şey. Aşılar, insanoğlunun hastalıklarla olan savaşında en önemli kazanımlarıdır. Aşılar sayesinde çocuklarımız ya da toplumu tehdit eden pek çok hastalık ciddi anlamda azalmıştır hatta bazıları silinmiştir. Çiçek hastalığı 1977’den beri artık yok. Türkiye, 1998’den beri çocuk felcinin olmadığı bir ülke. Bizim asistanlarımız kızamık göremeden yetişiyorlar. Çocuk felci, kızamık, difteri ve yenidoğan tetanozunu görmüyorlar. Bu saydığım hastalıkların her biri çocuklar için ölümcül olabilen ve sakat kalmasına yol açabilen ciddi hastalıklardır. Sırf aşılama sayesinde ülkemizde çocukları bu hastalıklardan koruyabiliyoruz. Hatta menenjit o kadar azaldı ki; eskiden enfeksiyon servisinde çalışırken günde 2-3 tane menenjitli çocuk yatırırdık. Şimdi ayda bir tane yatıramıyoruz ya da öğrenciye gösterecek menenjit bulamıyoruz. Bütün bunlar herhalde aşının ne kadar önemli olduğunu gösteriyor diye düşünüyorum” açıklamasında bulundu.
CIVA VE OTİZM İLİŞKİSİ VAR MI?
Cıva ile otizm hastalığını konusundaki tartışmalara değinen Prof. Dr. Çokuğraş, ”Bu tartışma çok yeni bir şey değil. 1998 tarihlerinde çıkan bir yayın vardı, ve bu yayın sonra geri alındı. Bunun olmadığı gösterildi. Bu tarihten itibaren yapılan bütün çalışmalar otizm ve cıva arasında bir ilişki olamadığını gösteriyor. Buna rağmen insanların kafasında soru işareti olmasın diye bizim ülkemizde bütün aşılar cıvasız. Epeydir böyle. Peki otizm sayısında bir azalma oldu mu? Hayır olmadı. Bu da doğrudan ikisi arasında bir ilişki olmadığını gösteriyor. Yapılan bütün çalışmalar aşıların içindeki cıva ile otizm arasında ilişki olmadığını bize gösteriyor” şeklinde konuştu.
Tarama programının öneminden bahseden Doç. Dr. Ayşe Çiğdem Aktuğlu Zeybek, ”Hastalıkların erken tanı ve tedavisi için uygulanan yöntemlerdir. Yenidoğan taramaları dediğimiz zaman yenidoğan döneminde tanı koyabildiğimiz ve tedaviye başladığımız hastalıklardan bahsediyoruz. Bütün dünyada ufak ya da fazla hastalık taranmaktadır. Bütün hastalıklar tarama programının içine giremez. Ancak erken tanınmaları ve tedavi edilmeleri mümkünse ve toplumu tarayabileceğiniz yöntem varsa tarama programına alabilirsiniz. Aklımıza gelen bütün hastalıklar tarama programının içine girmez. Türkiye’de akraba evlilikleri etkisiyle doğumsal metabolizma bozuklukları çok sık görünür. Bu nedenle belli hastalıklar Sağlık Bakanlığı’nın inanılmaz katkılarıyla Türkiye’de doğan bütün yenidoğanları tarama programı kapsamı içine almaya çalışmaktadır. Tarama programı konusunda farkındalığın çok iyi olduğunu düşünmüyorum. Bu konuda belki bizim de hatalarımız var. Belki hastalıkları çok iyi anlatamıyoruz. Çok fazla sesimizi duyuramıyoruz. Çünkü sayımız çok fazla değil” dedi.
“TARAMAYI GEÇ ALMAK NEREDEYSE SUÇ”
Tarama konusundaki yasalara vurgu yapan Doç. Dr. Zeybek, ”Aslında çok güzel düzenlemelerimiz var. Taramayı geç almak neredeyse suç durumunda. Yani siz, bir hastanın tanısını geciktirecek olursanız, aile hekimi olarak zamanında tarama testini almazsam o çocuğun hastalığı varsa ve bir takım komplikasyonlar ortaya çıkmışsa ben suçlu duruma düşerim. Ama burada bir takım başka düzenlemelerin yapılması gerektiğini düşünüyorum. Bir taraftan da tedaviyi reddetme hakkınız var. Kendinizin tedavi reddetme hakkınız var. Bunu çocuklara uyguladığınız zaman ve ben çocuğumun tedavisini reddedersem; tedavi edilse de olur, tedavi edilmese de olur olan hastalıklar için kullanmıyorum bu sözlerimi. Bu tedavi edilebilir ve önlenebilir hastalıklar için söz konusudur. O zaman çocuğun herhangi bir zeka özrü olmadan, herhangi bir bulgusu olmadan yaşama hakkını elinden almış oluruz” ifadelerini kullandı.
CANAN KARATAY’IN ‘AŞILARDA ALÜMİNYUM VAR’ AÇIKLAMASI
Prof. Dr. Canan Karatay yaptığı bir konuşmada, grip aşısının içindeki alüminyuma vurgu yapmış ve bu elementin Alzheimer hastalığını tetiklediğini söylemişti. Karatay'ın bu açıklamaları bir hayli tepki çekti, hatta hakkında suç duyurusunda bulunuldu. Peki Karatay'ın iddia ettiği gibi aşılar Alzheimer yapar mı? Aşılarda neden alüminyum kullanılıyor? Çocukluk aşıları neden önemli? Yetişkinler hangi aşıları yaptırmalı? Ege Üniversitesi Çocuk Enfeksiyon Hastalıkları Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Zafer Kurugöl, Hacettepe Üniversitesi Hastanesi Çocuk Hastalıkları Uzmanı ve Çocuk Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Ateş Kara ve Aile Hekimi Dr. Mehtap Aslan cevapladı...
Prof. Dr. Canan Karatay, katıldığı bir toplantıda grip aşısı ile ilgili şunları söylemişti: Aşıların içinde alüminyum ve cıva var. Eskiden cıva vardı şimdi daha ucuz diye alüminyum kullanılıyor. Biliyorsunuz, alüminyum Alzheimer sebebidir. Onun için D vitamini en güçlü aşıdır. Bakın Kanada, domuz gribi zamanında ‘ben halkıma aşı yaptırmayacağım' dedi ve bedava D vitamini dağıttı. Geçen hafta İngiliz Sağlık Bakanlığı çok önemli bir çalışma yayınladı ve bütün hamilelere ve doğurganlık yaşında olan kadınlara bedava D vitamini dağıttı. D vitamin eksikliğinden kısırlık oluyor. İyot eksikliğinden kısırlık oluyor.
Karatay’ın bu açıklamasına karşılık Sağlık Bakanlığı Bağışıklama Danışma Kurulu Üyesi, Hacettepe Üniversitesi Öğretim Üyesi ve Enfeksiyon Hastalıkları Derneği Başkanı Prof Dr. Mehmet Ceyhan, aşı yaptırmaya karşı halkta bir endişe yarattığı sebebiyle Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulundu. Ceyhan’ın bu hareketine karşı Karatay da kendini savunarak, “Herkes fikrini açıkça söyleyebilir, ben 50 yıllık bir hekimim. Dört kıtada hekimlik yaptım, istediğim gibi konuşurum. Bana niye hücum ediyorlar, 7 sene önce yazılan kitaplarda bunlar var, onları okusunlar. Bana hücum etmesinler” dedi.
BİR TEPKİ DE EGE ÜNİVERSİTESİ’NDEN
Ege Üniversitesi Çocuk Enfeksiyon Hastalıkları Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Zafer Kurugöl de Prof. Dr. Canan Karatay’ın aşı karşıtı sözlerine tepki gösterenler arasında. Türkiye’de sadece karma aşı ile yılda 2 milyon vakanın ve 20 binden fazla çocuk ölümünün önlendiğini söyleyen Prof. Dr. Kurugöl, anne ve babalara, çocuklarının sağlığını tehlikeye atmamak için aşı yaptırmaları çağrısında bulundu.
Bir çocuğun aşılanmasının ya da aşılanmamasının, bütün bir toplumun sağlığını etkilediğini belirten Prof. Dr. Zafer Kurugöl, aşıların etkin bir güce sahip olabilmesi için toplumda yüksek oranda yapılması gerektiğini, Karatay’ın aşı karşıtı açıklamalarının ise bu oranı düşürerek toplum sağlığını riske attığını söyledi:
“KARATAY’DAN ÖNCE DE BUNU YAPANLAR OLDU”
“Aşıların etkinliğini ve stabilitesini artırmak amacıyla, birçok aşıya alüminyum hidroksit eklenir. Ancak, aşıların içerdiği alüminyum miktarı çok düşüktür. Bir doz aşıda ortalama 0.5-0.8 mg. alüminyum bulunur. Oysa, normal bir insan zaten içtiği sulardan ve yiyeceklerden günde en az 10 mg alüminyum alır. Bir çocuk 1 yaşına gelene kadar yapılan bütün aşılardan aldığı toplam alüminyum miktarı, bir adet derin deniz balığında (levrekte, barbunda) bulunan alüminyumdan çok daha azdır.
Aşılardaki alüminyum bulunması ile ilgili daha önce de bazı kişiler bugün sayın Karatay’ınkine benzer iddialar ortaya atmışlardır. Ancak yapılan çalışmalar bu iddiaların doğru olmadığını göstermiştir. Örneğin bir dönem İngiltere’de bu tip açıklamalar yapan uzmanlar olmuş, kızamık aşısının otizme yol açtığı ileri sürülmüştü. Buna inanan bazı anne babalar çocuklarına kızamık aşısı yaptırmaktan kaçınmışlardı. Bir süre sonra bu ülkede kızamık salgınları görülmeye başlandı. Yine ABD de yakınlarda bu sorunu yaşadı. Aşı karşıtı kişilerin etkisinde kalarak çocuklarını aşılatmayan kişiler salgın yaşanmasına sebep oldular. Yani; aşı sadece yapılan çocuk için değil, bütün toplumun sağlığı için önemlidir. Çocuğunuza yaptırmazsanız sadece çocuğunuzu değil toplumun sağlığını da riske atarsınız. Bugün ülkemizde başarılı çocukluk çağı aşılaması sayesinde artık çocuk felci görülmüyor, tetanozdan yeni doğan bebekler ölmüyor, kızamık salgınları ve menenjit görülmüyor. Aşılanma oranının toplumda yüksek olması, aşıların bu kadar büyük bir etkiye sahip olmasını sağlıyor. Bu nedenle, Sayın Karatay’ınkine benzer açıklamalar, tüm aşılar için söylenmemiş olsa bile insanları endişelendirdiği için aşılama oranlarımıza olumsuz etki yapma ve toplumda salgınların görülmesi tehlikesine, riskine sebep oluyor.”
YETİŞKİNLER HANGİ AŞILARI YAPTIRMALI?
“Aşı sadece çocuklar için değil her yaşta kişiler için özellikle yaşlılar için çok önemlidir, tüm yaşam boyunca aşılar insan sağlığına önemli katkıda bulunmuşlardır. Yetişkinler açısından en önemli aşılardan biri pnömokok aşısıdır. Bu aşı başta zatürre olmak üzere menenjiti engelliyor. Risk grubunda olanlar, Şeker hastaları, kronik kalp hastalığı olanlar, KOAH ve astım gibi solunum sistemi hastalıkları olanlar ve kanser hastaları, sahip oldukları bu hastalıklardan çok enfeksiyon nedeniyle hayatlarını kaybederler. Bu nedenle, bu hastalara, kronik hastalıkları olanlara, metabolik hastalıkları olanlara, sigara içenlere ve 65 yaş üstü herkese bu aşıyı yaptırmalarını şiddetle öneriyorum. Konjuge pnömokok aşısı ülkemizde sağlık ocaklarında ücretsiz olarak yapılmaktadır. Ancak buna rağmen, erişkinlerde aşılanma oranları çok düşüktür. Aşılara karşı olmadığını ifade ettiğini okuduğum Sayın Karatay'ın da bir bilim insanı olarak hastalarına pnömokok aşısı yaptırdığını düşünüyorum, yaptırmıyorsa tüm hastalarına yaptırmaya ve Sağlık Bakanlığının başlattığı Aile Hekimlerimizin büyük özveriyle uygulamaya çalıştığı erişkin pmönokok aşılamasına destek vermeye davet ediyorum.”
“GÖÇMENLER DE AŞILANMALI”
Türkiye açısından bir durum daha var ki bu da halk sağlığı için önemli; ülkemizde 4 milyon civarında kayıtlı göçmen var. Bu kişilerin aşı durumları belli değil, çoğu aşısız veya aşıları tam değil. Göçmenler hastalıkların tekrar ortaya çıkmasına ve yayılmasına neden olabiliyor. Ülkemizde yüksek aşı oranları olmasına rağmen, bu risk maalesef mevcut. Bu nedenle, bu konuda daha etkin çalışmaların yapılması gerektiğini düşünüyorum.
“ÜÇ ÇEŞİT AŞI VAR”
Hacettepe Üniversitesi Hastanesi Çocuk Hastalıkları Uzmanı ve Çocuk Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Ateş Kara, alüminyum ve aşı ile ilgili önemli detayları anlattı:
“Aşının temel mantığı şudur; aşı ile beraber mikroorganizmayı vücuda enjekte edip vücudun o mikroorganizmayı tanımasını sağlarız. Böylece vücudumuz aşıdan sonra o mikroorganizma ile tekrar karşılaştığında onu ortadan kaldırır ve hastalık önlenir. Bunu yapabilmenin ise birkaç yolu var;
Birincisi, biz o mikrobu öyle zengin bir ortama bırakırız ki, mikrop o ortamda beslenir, çoğalma şansı yakalar. Ancak bu işlem, onun hastalık yapabilme gücünü kaybetmesine de sebep olur. Vücuda mikrobu bu şekilde veririz ve hastalık riski engellenir. Bunlar canlı aşılardır ve kızamık, su çiçeği, kabakulak, kızamıkçık aşıları bu gruba girer. Ayrıca canlı aşılarda alüminyum kullanılmaz.
Ancak her mikroorganizma için bu şansımız yoktur. Bazı aşılarda ise o mikroorganizmaları öldürüp kullanırız. Ama ölü olduğu için vücut onu çok ciddiye almaz. Bu nedenle de bu tip aşılar bir kez yapılırsa etkili olmaz; örneğin çocuklara 4 kez yaparız ki vücut bu mikroorganizmaları öğrensin. Bunlar boğmaca, tetanoz gibi aşıların olduğu gruptur. Bu gruptaki aşılarda alüminyum kullanılır.
Bazı aşılarda ise o mikroorganizmanın tamamını değil bir kısmını vücuda veririz. Bu kısım vücudun o mikroorganizmayı tanıması için yeterli olur ve vücut hastalığa karşı koruyucu bir özellik kazandırır. Bu gruba da Hepatit B, grip aşısı gibi aşılar girer ve yine bunlar da birkaç defa yapılır. Ayrıca bu gruptaki aşılarda da alüminyum kullanılır.
PEKİ AŞILARDA NEDEN ALÜMİNYUM KULLANILIR?
İkinci ve üçüncü gruptaki aşılara alüminyum koyarız ki, vücut aşıdaki o mikroorganizmanın etkisini ciddiye alsın. Çünkü vücut ancak o zaman mikroorganizmaya karşı yüksek seviyede cevap verebilir. Alüminyum vücudun mikroorganizmaya daha iyi cevap vermesini sağlarken bir yandan da aşıdan sonra oluşan ateş, ağrı, kızarıklık gibi sorunları azaltır.
Aşılarda alüminyum kullanımı dünyada 1900’lerin başından beri vardır. Ayrıca bu elementin miktarı o kadar düşüktür ki, İstanbul’da yaşayan bir insanın havadan aldığı alüminyum miktarından ya da işlenmiş suları içtiğinde aldığı miktardan çok daha azdır. Bunun yanında vücut alüminyumu geita (dışkı) ile dışarı atar. Eğer kana karışırsa, havadan ya da aşıdan alırsa da idrarla atılır. Alüminyum vücutta birikmez.
Tek bir aşının içinde en fazla 0.85 g alüminyum vardır. Mesela yaşamınız boyunca yaptırmanız gereken aşıları bir günde yaptırsanız bile ancak 4.80 gram alüminyum alırsınız. ABD’de yapılan bir araştırmaya göre kırsal kesimde bir kişinin gün içinde aldığı alüminyum miktarı 7-9 gramdır. Aşıdaki miktar ile bunu karşılaştırdığınızda ne kadar az olduğunu görürsünüz ki, alüminyumun aşıda kullanılması hastalıkların önlenmesi ve toplum sağlığı için yadsınamaz bir noktadadır.
“HALKI BİLGİLENDİRECEĞİZ”
Çocuk Enfeksiyon Hastalıkları Derneği olarak aşılar hakkındaki yanlış kanıların, bilgilerin yayılmasını engellemek için bir proje gerçekleştireceğiz. Bu projede halkın ve uzmanların bir arada olabileceği, vatandaşların akıllarındaki soruları direkt olarak uzmanına sorabileceği eğitim toplantıları yapılacak.
“AŞILAR, MİLYONLARCA HAYAT KURTARDI”
Bursahed (Bursa Aile Hekimleri Derneği) Yönetim Kurulu 2. Başkanı Aile Hekimi Dr. Mehtap Aslan ise sağlıklı nesiller için aşının önemini ve Aile Hekimlerinin de toplum sağlığı için bu konuda önemli bir konumda olduğunu açıkladı:
“Birinci basamağın koruyucuları Aile hekimleri ve Aile sağlığı çalışanları olarak 46 bin kişiyiz. Aydınlık gelecek sağlıklı nesiller için Aşı ile ilgili gerçek ve doğruları kamuoyuna duyurmayı bir görev olarak kabul ediyoruz. Aşı kendini ispatlamış keşfinden bu güne milyonlarca hayat kurtarmış SAĞLIK adına en değerli buluşlardandır. Tartışılması bile abestir.
Aşılama oranlarımız ile 2017 verilerine baktığımızda %98 ile Dünyanın imrendiği bir noktadayız. Ün ve şöhreti halkın sağlığından daha önemli sayan uzman kimliklerini hiçe sayan kişilere itibar edilmediği de aşılama oranları ile kendini göstermektedir. Ancak Halkın sağlığını ve sağlıklı nesilleri hedefleyen Aile Hekimliği çalışanları olarak bu konudaki en ufak bir riski bile göze alamayız. Bu nedenle halkımıza sesleniyoruz; bu şöhret uğruna kafa bulandırıcı sözlere itibar etmesinler. Aile Sağlığı Merkezlerinde bekliyoruz. Üne, şöhrete değil sizlerin sağlığına önem veriyoruz.”