Diyabet hem dünyada hem Türkiye de en önemli sağlık sorunlarından biri olarak kabul edilmektedir. Türkiye'de 8 milyondan fazla erişkinin diyabet hastası, bir o kadar kişinin de diyabet gelişimi açısından risk grubunda olduğu tahmin ediliyor. Ancak diyabetli erişkinlerin yaklaşık yarısı hastalığının farkında değil. 14 Kasım Dünya Diyabet Günü sebebiyle diyabet konusunda önemli bilgiler veren Hasan Kalyoncu Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Fakültesi Hemşirelik Bölümü Öğretim Üyesi ve Diyabet Hemşireliği Derneği Başkanı Prof. Dr. Nermin Olgun, diyabetin bağışıklık sisteminin gücünü düşürmesi nedeniyle hastaların enfeksiyona yatkınlığının arttığını ve diyabetin zatürre için de risk faktörü olduğunu belirtti ve diyabetli bireylerin pnömokok aşısını ücretsiz olarak yaptırabileceğini vurguladı.
Diyabetin insülin hormonunun yetersizliği, yokluğu ve/veya eksikliği sonucu oluşan ve karbonhidrat, protein ve yağ metabolizmasında bozukluklara yol açan bir hastalık olduğunu belirten Hasan Kalyoncu Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Hemşirelik Bölümü Öğretim Üyesi ve Diyabet Hemşireliği Derneği Başkanı Prof. Dr. Nermin Olgun şu bilgileri verdi: “Diyabet hem dünyada hem Türkiye de en önemli sağlık sorunlarından biri olarak kabul edilmektedir. Diyabetli sayısının her geçen gün artması, diyabetin her yaşta görülmesi, önlem alınmazsa ağır organ hasarlarına neden olması, yaşam kalitesini düşüren maliyeti yüksek bir hastalık olması, diyabetle ilişkili sağlık sorunlarının insanların yaşamını ve sağlık sistemlerini ciddi derecede etkilemesi bu kanıyı güçlendirmektedir. Diyabet aynı zamanda Dünya Sağlık Örgütü tarafından en fazla ölüme neden olan kronik hastalıklar arasında sayılmaktadır.”
Her yıl yaklaşık 4 milyon erişkin, diyabetle ilişkili nedenlerle hayatını kaybediyor
Prof. Dr. Nermin Olgun diyabete dair şu önemli istatistiksel bilgileri sundu: “Uluslararası Diyabet Federasyonu (IDF) 2017 raporunda; dünyada toplam 425 milyon diyabetli olduğu tahmin edilmekte olup, henüz tanısı konmamış 212 milyon yetişkin olduğu belirtilmiştir. Her 100 erişkinden yaklaşık 9'u (%8,8) diyabet hastası, 7'si (%6,7) ise glikoz tolerans bozukluğuna sahipken, doğan her 7 bebekten 1'i gestasyonel diyabetten etkileniyor. Küresel bazda sağlık harcamalarının %12'si diyabet için kullanılmakta olup Türkiye de Sosyal Güvenlik Kurumu 2016 yılı için diyabete bağlı harcamaları %23 olarak açıklamıştır. Her yıl yaklaşık 4 milyon 20 – 79 yaş arası erişkinin, diyabetle ilişkili nedenlerden dolayı hayatını kaybettiği belirtilmektedir. Her sekiz saniyede 1 kişi diyabet nedeniyle hayatını kaybetmektedir. Diyabet dünyada, bu yaş grubuna göre, tüm ölüm nedenleri arasında %10,7 orana sahiptir. Türkiye Diyabet Epidemiyolojisi Projesi (TURDEP – II) verilerine göre, Türkiye'de diyabet görülme sıklığı 20 yaş üstü grupta %13,7'dir. Diyabetli birey sayısının en fazla olduğu grup 40 – 59 yaş aralığıdır ve bu yaş grubu toplam diyabetli nüfusun %46'sını kapsamaktadır. Diyabetli birey oranı en yüksek olan coğrafi bölgemiz %18,2 ile Doğu Anadolu Bölgesi iken en düşük orana %14,5 ile Karadeniz Bölgesi sahiptir. Diyabetli yetişkin sayısının 2045 yılında dünyada 629 milyon, Türkiye'de ise 11,2 milyon olacağı tahmin edilmektedir.”
Türkiye' de her üç erişkinden biri diyabetli veya diyabet riski altında
Ülkemizde 8 milyondan fazla erişkinin diyabet hastası, bir o kadar kişinin de diyabet gelişimi açısından risk grubunda olduğunun tahmin edildiğini belirten Prof. Dr. Nermin Olgun, şöyle konuştu: “Kısaca Türkiye' de erişkin her üç kişiden bir tanesinde diyabet veya diyabet gelişimi açısından risk vardır. Ayrıca 20.000 dolayında çocuğun diyabetli olduğu bilinmektedir. Ne yazık ki diyabetli erişkinlerin yaklaşık yarısı hastalığın farkında değildir. Tip 1 diyabet ile ilgili önleme çalışmaları başarılı olmamıştır. Oysa Tip 2 diyabet vakalarının %70'ini sağlıklı kahvaltı, lifli sebze, taze meyveler, tam buğday ekmeği, yağsız et, balık ve fındık tüketimi ve düzenli egzersizi içeren “sağlıklı yaşam tarzı” ile önlemek mümkündür. Diyabet bireylerin ve ailelerin yaşamlarının tüm yönlerini etkiler, zorunlu yaşam biçimi değişiklikleri gerektirir. Bakımda başarıyı artıran en önemli konu en az tıbbi yardım ile en iyi kontrolü sağlamaktır.”
Sağlıklı beslenme, egzersiz, düzenli muayene ve doğru ilaç kullanımı şart
Beslenmenin diyabet tedavisinin temel taşlarından biri olduğunu belirten Prof. Dr. Nermin Olgun şu bilgileri verdi: “Yeterli ve dengeli beslenme alışkanlığı, ideal kiloya ulaşmayı ve/veya korumayı, kan yağlarını istenilen düzeyde tutmayı, göz, kalp ve böbrek gibi organlara zarar verecek komplikasyonları önlemeyi veya geciktirmeyi sağlar. Fiziksel aktivite ve egzersiz, beslenme ve ilaç tedavisi kadar önemlidir. Egzersiz yemekten 1-1,5 saat sonra her gün en az 30 dakika olacak şekilde planlanmalı, kan şeker düzeyi egzersize başlamadan önce ve sonra kontrol edilmelidir. Hareketsiz yaşamın sağlık sorunlarını da beraberinde getireceği unutulmamalıdır. Uzun vadede diyabete bağlı oluşacak sağlık sorunlarından korunmak amacıyla, hiçbir sorun olmasa bile yılda bir kan yağları kontrolü, mikroalbüminüri kontrolü, göz dibi muayenesi, kalp elektrosu, ayak muayenesi ve 3-6 aylık aralıklarla HbA1c kontrolü yapılmalıdır. Bununla birlikte diyabet ilaçlarla tedavi yönetimi en iyi bilinen ve geniş tedavi seçenekleri olan hastalıklardan biridir. Ancak bu tedavi seçeneklerinin doğru uygulanabilmesi için diyabetlinin doğru bilgi ve becerilerle donatılması, hastalığın yönetiminin kendisinde olduğuna inandırılması gerekir. Diyabet İyi kontrol edilmediğinde kalp, beyin, gözler, böbrekler başta olmak üzere tüm organları etkiler. Ancak diyabetin bakımının karmaşıklığı nedeniyle sadece hekimin yazdığı reçete ile diyabet tedavisi yürütülemez. Bu nedenle diyabetlinin tedavi ve bakımında hemşire, diyetisyen, psikolog gibi sağlık profesyonellerinin yer aldığı ekipler oluşturulmaktadır.”
Diyabetlilere pnömoni (zatürre) aşısı ücretsiz yapılıyor
Diyabetli bireylerde ortaya çıkan hipergliseminin bağışıklık sisteminin gücünü düşürdüğünü ve sonuçta enfeksiyon riskinin arttığını belirten Prof. Dr. Nermin Olgun şöyle devam etti: “Enfeksiyonlar kontrolsüz hiperglisemiye yol açar ve hiperglisemi enfeksiyonların daha da ağırlaşmasına neden olur. Enfeksiyonlar sonucu diyabetlilerin hastane yatışlarında ve ölüm oranlarında artış görülür. 40 yaşın üstündeki erişkinlerde diyabet; toplumda gelişen zatürre ve invaziv pnömokok riskini artırır. Diyabetli bireylerin yarısı her yıl bir bulaşıcı hastalık nedeniyle en az bir defa hastanede yatarak tedavi görmektedir. Diyabet zatürre için risk faktörüdür. Zatürreye bağlı hastane yatış riski, diyabetli bireylerde 3 kat daha fazladır. Bu nedenle tüm enfeksiyonlardan korunma diyabette çok önemlidir. Enfeksiyonlardan en iyi korunma yollarından biri aşılanmadır. Diyabetli bireylerin aşılanması Sağlık Bakanlığı tarafından genişletilmiş bağışıklama programı kapsamına alınmıştır. Diyabetlilerin aşılanması uluslararası ve ulusal tüm rehberlerde önerilmekte olup diyabetlilerin aşılanması konusunda çalışmalar yürütülmektedir. Diyabet hastaları, Aile Sağlığı Merkezlerinde veya aşıya erişimin olduğu sağlık kurumlarında pnömokok–zatürre aşısını ücretsiz olarak yaptırabilirler.”
Diyabetlilerin enfeksiyon hastalıklarına yakalanma riski daha yüksek
Türkiye' de her üç erişkinden biri diyabetli veya diyabet riski altında
13 Kasım 2018 Salı 19:31