Verdikçe aldığını gördük mü hayatın bu haliyle. Kendi ellerimizle –nedense bile isteye- teslim ederken başrolü; kırılgan bedenimizi korumanın derdine düştü güdülerimiz; sardıkça sardı “tin”imizi dokunmatik “akıllı” dünyaya karşı demirden zırhlarla. Artık biliyoruz ki “düşbozumu” bu korkunun, bu hayalkırıklığının adı. Ve demirden zırhlarımız artık yeni “ten”imiz. Ve “demir” artık yeni “ben”imiz.